
Kökleri ile bağını koparmadan bir çınarı deviremezsin. Köklerinden kopardığın bir çınarı en basit bir hamle ya da çok hafif bir ile rüzgâr bile düşürebilir, kökleriyle bağını koparabilirsin.
Bu yüzden “köklere inmek gerek” diyoruz. Bu yüzden “istikbal köklerdedir” diyoruz.
Köklerden körü körüne bir bağlılığı, aklı devre dışı bırakan bir anlayışı kast etmediğimizi belirtmek isteriz. Köklere bağlılık bizce eskinin tecrübesinden istifade etmek, kendini geçmişin hatalarından uzak tutmak, “yolda” nasiplenmek için olabildiğince bu birikimden heybeyi doldurmayı anladığımızın altını çizmek isteriz.
Bir önceki sayımızda sağlam kök oluşmasında, kökün sağlam olmasında mektep şahsiyetlerden bahsettik. Bizlere yaşarken de öldükten sonra da deniz feneri oldukları, yolun işaretleri görevi gördükleri için.
Bu sayımızda ise ülkemizde yolumuza ışık, kalplerimize istikamet olan dergileri ele alıyoruz. Mektep şahsiyetler ve mektep dergiler ülkemizin geleceği, davamızın mihenk taşı görevi görmektedirler. Allah’ın insana yüklediği halifelik misyonunun ustaları, kalplerin sükûn bulduğu birer liman hükmündedirler.
Batıl, bizleri menzilden uzaklaştırma planları yaparken, bizi en çok bu mekteplerden vurmaktadır. Bu mekteplerden uzaklaştırarak, kaynaklarımızı, pınarlarımızı kurutarak, zihinlerde soru işaretleri, gelecekle ilgili algı yönetimleri ile bizleri köklerimizden koparmaya çalışmaktadır.
Sahi bu satıları okuyan kardeşimiz en son hangi klasiğimizi okudu? Hangi mektebimizi ne kadar bilmektedir? Diriliş deyince, Edebiyat Dergisi deyince, Mavera, Büyük Doğu, Sıratımüstakim, Hareket, Hilal deyince kaç esas cümle kurabilmekte, heybesinde bunların ne kadar birikimini bulundurmaktadır?
Bugün özellikle gençler arasında bizim mektep şahsiyetler ve mektep dergiler konusunda ilginin düşük olması, bunun yerine Batı klasikleri ve kültür ve değerlerine, yaşam tarzına ciddi bir ilginin, bir rağbetin olması insanı doğrusu ürkütüyor. Gelecekle ilgili insanı karamsarlığa sürüklüyor. Pratikte Batılı değerler dünyasının oluşturduğu çarkın birer dişlileri olmaları ise travmatiktir.
Hey! Genç adam, senin üstadın kim? Seni gökyüzüne çıkaracak, sana kanat olacak, seni terbiye edecek, dünya sürgününde sana rehber olacak üstadın kim? Yedi yirmi dört besleneceğin, her daraldığında, her soluk alıp vermede zorlandığında nefes alacağın, sana ab-ı hayat olacak mektebin hangisi?
Özgürlük, rahatlık, bireycilik silahları ile seni köklerinden koparmaya çalışan, gelecek vaadi ile seni köksüz bırakmaya adeta yeminli olan, kendi çarkları içinde eritmeye çalışan bu güruhun yarattığı tehlikeyi, yıkımı hatırlatmak isteriz. Ve yine hatırlatmak isteriz ki şeytan ve dostlarının senin geleceğini garanti (!) etme adı altında kurdukları tuzaklara karşı ancak ve ancak esaslı bir mektebe tabi olmakla, esaslı bir üstadı rehber edinmekle karşı durabilir, tuzaklarını boşa çıkarabilirsin.
Üstadlarımız gölgesinde serinlemek, istikamet üzere bir yolculuk için eserler vücuda getirdiler. Alın teriyle, teheccüdle, semaya uzanan ellerden devşirdikleri eserlerle yoldan şaşmayalım diye nice fidan diktiler, nice işaret taşları koydular yolumuzun üstüne. Her tür imkânsızlığa ve her baskıya rağmen bizlere yol aydınlığı olacak rehberler bıraktılar.
Karanlığa küfretmeden bir ışık oldular yolumuza.
Bir seçim yapmamız gerekir. Bir yola koyulmamız, bir yolda olmamız. Yolsuz olmaz bilesin. İstikametsiz olmaz. Başka medeniyetlerin önümüze koydukları kolaycı, nefsimize hitap eden, dünyayı kıble edinen yollardan uzak durmamız elzemdir. Geçici hazların, geçici mutlulukların yerine âlemlerin Rabbinin bize sunduğu sonsuzluğa talip olmamız gerekir. Aksi durumda hem bu dünyamızı hem de öbür dünyayı kaybetmemiz işten bile değildir.
“Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (Ali İmran 104)
Senin mektebin, topluluğun hangisidir? Sen kurtuluşu nerede arıyorsun?