ADAB-I MUAŞERET / Köşe Yazısı - Melek Bellibaş

21.02.2025 10:01:41
Melek Bellibaş

Melek Bellibaş

 

 

 

İslam’a göre çocuklar, Allah’ın anne-babalara ve hatta topluma vermiş olduğu bir nimettir. Çocuklar hayatın süsüdür, evlerimizin, yuvalarınızın neşesidir. Tabii bunun yanında çocuk, aynı zamanda anne-babalar için bir sınav vesilesidir. Kur’an-ı Kerim’de (Enfal Suresi, 28) “Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır .” ayeti ile evladın, anne-baba için sınav vesilesi olduğu bizlere hatırlatılmaktadır. Yine  “Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu, Allah’a karşı gelmekten sakınınlar için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?” (En’am Suresi, 32) ayeti ile, dünya hayatı oyun ve eğlence alanı olarak bizlere gösterilmektedir. Hal böyle olunca da çocuk sevgisi anne-babaya dini sorumluluklarını unutturmamalıdır. Ve tabi ki onların sevgisi Allah ve Resul’ünün sevgisinin önüne geçmemelidir.

Kur’an-ı Kerim, anne-babanın çocuklarına karşı olan sevgi ve şefkatini ifade ederken bazen “çocuk” kavramını kullanır. Bazen de göz bebeği anlamına gelen “kurretu a’yun” tamlamasını kullanır. Tabii bu tanımlama, çocuk sevgisinin fıtri yani yaratılıştan olduğunu, Allah’ın bizim gönlümüze, içimize, daha bizi yaratırken çocuk sevgisini koyduğunu ifade ediyor.

Bazı anne- babalar evlatlarıyla çokça övünürler. Evlatları onlar için bir büyüklenme ve övünme aracı durumuna dönüşmüştür. Bu konu ile ilgili Hadid Suresi 20. ayette Allah şöyle buyurur: “İyi bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundan, bir eğlenceden, bir süs ve gösterişten, aranızda bir övünmeden, mal ve evlatla çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki bitirdiği ekin çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onu sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer-çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” bu ayetle; dünyada sahip olduğumuz malın mülkün evladın geçici hevesler, dünyanın süsü olduğu ve bunların bizi aldatmaması gerektiği; asıl hayatın ahiret hayatı olduğu, dünya hayatının süsüne aldanmayanların ahirette Allah’ın rızasını kazanacaklarını anlayabiliyoruz.

Bir aile için evlat çok büyük bir nimet olduğu gibi onunla sınanmak da zor imtihanlardan biridir. Evlat ve imtihan hem maddi hem de manevi açıdan olabilir. Zihinsel ve fiziksel engeli olan bir çocuğa sahip olmak, evlatla imtihanın maddi açıdan olanıdır. Yine çok isyan eden; dini, Allah’ı bilmeyen /kabul etmeyen, hayırsız bir evlada sahip olmak da imtihanın manevi açıdan olanıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu durumla ilgili şöyle buyurur: “ İnsan, malı, nefsi, çocuğu ve komşusuyla sınanır; oruç, namaz, sadaka ve iyiliği emredip kötülükten sakındırma işte bu sınama esnasındaki kusurlara kefaret olur.“

Çocuklar Allah’ın anne-babalara bir emanetidir. Yani çocuklarımızın gerçek sahipleri bizler değiliz. Müminun Suresi 8. ayette: “Onlar emanetlerine ve verdikleri sözlerine riayet ederler.” Bu ayette ifade edilen emanetler içerisinde çocukların velayetleri de sayılmıştır.

Eğitimin en iyi gerçekleştirildiği yer ailedir. Temel inanç ve değerler, yeni nesillere aile aracılığıyla aktarılır. Ve insanlar ilk dini ve ahlaki bilgi ve tutumları ailesinden öğrenir. Çocuğun eğitimi her şeyden önce temel ruhi ihtiyaçlarının karşılanmasına bağlıdır. Bunlar; sevgi, disiplin ve özgürlüktür. Bu üç ihtiyaç birbirleriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır ve birlikte karşılanır. Çocuğun bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimi sevgi dolu sıcak bir ortamda yetişmesine bağlıdır. Böyle bir ortamı sağlayan ilk ve temel topluluk da hiç kuşkusuz ailedir. Allah Kur’an’da  aile ortamını karşılıklı sevgi ve merhamet olarak nitelemiştir. Zaten çocuğun anne-babadan aldığı iki temel değer vardır ki bunlar sevgi ve merhamettir. Sevgi ve merhametin en güzel örneği hiç şüphesiz Hz. Muhammed (sas)’dir .

Kur’an-ı Kerim çocukların birer emanet olduğu gerçeğinden hareketle, onları cehennem azabından korumayı telkin eder bizlere. Tahrim Suresi 6. Ayette “Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyun.” buyurulur. Bu ayet ile insanın hem kendisini hem de ailesini cehennem ateşinden koruması istenilmektedir. Kişinin kendisini ateşten koruması, Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla olur. Ehlini(yani eşini ve çocuklarını) ateşten korumanın yolu ise onlara dini eğitim vermektir. Yani onlara Allah’ın emir ve yasaklarını ile peygamberimizin sünnetini öğretmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)evladına eğitim verenleri, onları güzel yetiştirenleri müjdelemiştir: “Öldükten sonra üç kişinin amel defteri kapanmaz: Salih evlat yetiştirenler, faydalanılacak  bir ilim bırakanlar, sadakayı cariye bırakanlar.”

ANNE - BABA’NIN ÇOCUKLARINA KARŞI GÖREV VE SORUMLULUKLARI

1-EVLİLİK ÖNCESİ SORUMLULUKLAR 

Bir bilgiye sormuşlar: “Çocuk eğitimi ne zaman başlar?” O da bir erkek ve bir hanım evlenmeye karar verdikleri zaman çocuğun eğitimi bitmiştir, diye cevap vermiştir. Burada vurgulanmak istenen, çocuk eğitiminin iyi bir eş seçimi ile başladığı hususudur. Anne-babanın çocuklara en önemli etkisi onlara bizzat rol model olmaktadır. Çocuğun ilk ve temel örneği, anne baba olacağına göre evlenecek kız veya erkek eş seçiminde bu hususu da göz önünde bulundurmalıdır. Eş seçiminde titiz davranmak, ailenin devamı için olduğu kadar, anne babadan eğitim görecek olan çocuk için de son derece önemlidir.

İslam’a göre çocuklar fıtrat üzere doğarlar. Bu durumu açıklayan hadis ise şöyledir: “Her doğan çocuk mutlaka fıtrat üzere doğar. Sonunda annesi ve babası onu Yahudi, Hıristiyan veya ateşe tapan yapar.” Bu hadis de yine bize anne babanın çocuk eğitiminde ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

2- HAMİLELİK DÖNEMİ SORUMLULUKLARI 

Hamilelik döneminin çocuk üzerindeki etkisi artık tartışılamayacak kadar açık olarak uzmanlar tarafından ortaya konulmuştur. Anne-baba hamilelik döneminde psikolojik olarak doğuma ve çocuk yetiştirmeye hazırlıklı olmalıdır. Gelecekte çocuğun bazı olumlu davranışları kazanabilmesi için anne babasının bu dönemi gerginliklerden uzak, huzur içinde geçirmeleri gerekmektedir. Tabii bu dönemde anne babanın ruhsal hayatlarının da dingili olması gerekiyor ve aynı zamanda çocuklarının iyi bir insan olacağına dair olumlu düşünceler taşımaları gerekmektedir .

Kur’an-ı Kerim çocuğun dünyaya getirilip yaşatılması konusunda da anne babaya bir sorumluluk yüklüyor. Henüz dünyaya gelmemiş, suç ve ceza kavramını bilmeyen, haklarını savunamayan ve aynı zamanda henüz hukuki bir varlığı bulunmayan cenini yaşatma sorumluluğunu anne-babaya yüklemiştir. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de İsra Suresi 31. Ayette, “Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size biz rızık veririz. Şüphesiz onları öldürmek büyük bir hata (suç ve günahtır).” buyrulmuştur.

3- HELAL NAFAKAYLA BESLEMEK 

Çocukların büyüyüp gelişmesi için gerekli olan beslenme, giyinme, barınma, sağlık ve eğitim gibi maddi ihtiyaçlarının temininde baba imkânları ölçüsünde sorumludur. Bakara Suresi 233. ayetinde geçen, “ Anneler, emzirme süresini tamamlatmak isteyen babalar için çocuklarını tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyecek ve yiyeceklerini meşru çerçeve içinde temin etmek çocuğun gerçek sahibi olan babaya düşer. “ mealindeki ayet, çocukların nafakalarının da babaya ait olduğuna işaret ediyor.

Kişinin kendisinin helal ile beslenmesi gerektiği gibi çocuklarının nafakasını da helalinden kazanması şarttır. Bu konuyla ilgili hadisi şerif şöyledir: “Yediğiniz şeylerin en temizi kendi kazancınızdan elde edilendir. Şüphe yok ki çocuklarınız da sizin kazancınızdandır.” hadisi ile Müslüman’ın ailesi ve çocukları için helalinden kazanması ve harcaması teşvik edilmiştir. Aynı zamanda Müslüman’ın ailesi için harcadığı sadaka olarak kabul edilmiştir. Peygamber Efendimiz (sas): “Eşine, çocuğuna ve hizmetçine yedirdin senin için bir sadakadır. Kendine yiyecek ikram etmen de senin için bir sadakadır.” buyurmuştur.

 

4- DUA ETMEK 

Müminun Suresi 60. ayette şöyle buyruluyor: “ Rabbiniz şöyle buyurdu : Bana dua edin, size karşılık vereyim.” Yine Furkan Suresi 77. Ayette, “Yalvarmanız olmazsa Rabbim ne diye size değer versin.” bu ve benzeri ayetlerle kişinin istekleri için dua etmesi, Allah’tan istemesi teşvik edilmiştir. Şüphesiz Allah, kişinin isteklerini, ihtiyaçlarını ve kalbinden geçenleri bilir. Ancak dil ile dua etmenin; söze dökmenin, insanın kendisini eğitmesi açısından önemi büyüktür. Peygamber Efendimiz, “Allah katında duadan daha şerefli bir şey yoktur.” buyurmaktadır. Hz. Aişe de bu konuyla ilgili;  “Hazreti Peygambere çocuklar getirirlerdi. O da onlara bereketle dua ederdi.” demiştir. Bir başka hadiste de Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kabul edilecek üç dua vardır: mazlumun duası, misafirin duası, anne babanın çocuklarına yaptığı duadır.”

Peygamber Efendimiz anne-babanın çocukları için dua etmesini teşvik ederken, beddua etmeyi ise yasaklamıştır. Bu konuyla ilgili bir hadisinde : “ Çocuklarınıza beddua etmeyin. Allahın bir ihsan ve kabul saati vardır. O saate rastlarsa aleyhte yaptığınız duayı kabul eder.” buyurmuştur. Yine peygamberimizin doğan çocukların sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okuması ve bunu bizlere de tavsiye etmesi çocuklar için yapılan duaya örnektir.

5- GÜZEL AD KOYMAK 

Anne-babanın çocuklarına güzel bir ad koyması onların dini görevleri arasındadır. Peygamber Efendimiz (sas) çocuklara ad koyarken çok titiz davranmıştır. Peygamberimiz(sas), “Siz kıyamet gününde hem kendi adınızla hem de babalarınızın adıyla çağırılacaksınız. Bu sebeple adlarınızı  güzel koyun.” buyurmuştur. Bu uyarısıyla Peygamberimiz, ad vermenin aynı zamanda uhrevi boyutunun da bulunduğunu bizlere göstermektedir. 

Çocuklarımıza ad koyarken şu hususlara dikkat etmemiz gerekiyor o zaman: 

1- Çocuklara toplum içinde kendilerini utandıracak, küçük düşürecek adlar koymamalıyız.

2-Anlamları hoş olmayan adlar yerine iyiliği güzelliği hatırlatan adlar tercih edilmelidir.

3- Mutlaka değişik ad olacak diye anlamsız veya söylenmesi zor adlara gerek yoktur.

 

6- ÇOCUKLAR ARASINDA AYRIM YAPMAMAK 

Çocuklar arasında adaleti gözetmek ve aralarında herhangi bir ayrım yapmamak anne-babanın en çok dikkat etmesi gereken sorumluluklarından biridir. Bu aynı zamanda çocuğun da en temel hakkıdır. Ve aynı zamanda adalet İslam’ın da temel ilkelerinin başında yer almaktadır. Hediye, bağış, ikram, maddi ihtiyaçlarının karşılanması ve hatta bir öpücüğe varıncaya kadar anne-babanın evlatları arasında eşitliğe dikkat etmesi gerekir. Bu konu ile ilgili olarak 

Hz. Ali (r.a) şöyle buyurdu : “Resulullah(sas) bir gün bizi ziyaret etti ve evimizde kaldı. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Hasan su istedi. Resulullah(sas) suyu kaba koymak için kalktı. Hasan’a vermek için gelince, Hüseyin alıp içmek istedi. Fakat Resulullah(sas) evvela Hasan’a sonra Hüseyin’e içirdi. Hz. Fatıma (r.a) : “Sanki Hasan sana daha çok sevimlidir ya Resulullah? dedi. Resulullah(sas): “Hayır, ikisi de bana sevimlidir ancak ilk önce Hasan su istedi.” buyurdu.

7- AHLAK VE DAVRANIŞ KURALLARINI ÖĞRETMEK 

İslam dini Müslümanlar’ın; Allah’ın emir ve yasakları ,helal ve haramlar dairesinde yaşamalarını istemektedir. Bu nedenle anne-babanın doğal görevlerinden biri de evlatlarına kendi inançlarını, ahlaki kurallarını, gelenek ve göreneklerini öğretmektir. 

Her anne-babanın çocuklarına şu davranışları kazandırmaları gerekiyor:

1-Selamlaşma ve hal-hatır sorma.

2-Misafir karşılama ve ikramda bulunma

3-.Büyüklere saygı 

4- Hasta ziyaretleri

5- Yeme- içme adabı

6-İnsanlara yardım etme

7-Akraba( sıla-i rahim)ziyareti

8-Bayramlaşma ve kutlama törenlerine katılma

 

8- MAHREMİYET EĞİTİMİ 

Mahrem kelimesi; haram olan anlamına gelir. Mahremiyet ise; haram olma hali, yani yasak olma durumu demektir. Mahremiyet aslında bir anlamda dokunulmazlık demektir. Anne-baba çocuğa daha küçük yaşta mahremiyetin sınırlarını, ölçülerini, helal ve haram olanları öğretmelidir. Bu eğitimle ilgili ayetler ve hadisler gayet açıktır ve anne-babayı uyarmaktadır. Nur Suresi’nde; başkalarının evine izinsiz girilemeyeceğini, kendileriyle evlenilemeyecek olanların bakılamayacak yerleri konusunda gözlerine sahip olmaları gerektiğini, Hucurat Suresi’nde; başkalarının hatalarını ve mahremiyetlerini araştırmanın yasak olduğunu açıklamaktadır. Anne-babalar da ayet ve hadisler çerçevesinde çocuklarının kişiliklerine saygı göstermek zorundadır.

Anne-baba dâhil büyükler, 4 yaşından itibaren çocukların bedenleri üzerinde izinsiz tasarrufta bulunmamalıdırlar. İslam âlimlerine göre 3-4 yaşından itibaren çocukların avret yerlerine bakmak, dokunmak ve çocukların da göstermeleri uygun bulunmamıştır. Bu nedenle çocuklara, anlayabildikleri andan itibaren avret yerlerini korumaları gerektiği öğretilmelidir. Anne-babalar, akrabalar kısaca tüm büyükler avret yerleri konusunda özen göstermelidir. Tabii çocuklara anlatmanın yanında büyüklerin de bizzat örnek olmaları gerekiyor. Bazı yetişkinler çocukları severken, onların özel bölgelerine dokunmada dikkatsiz davranmaktadır. Yine bazı büyükler, şaka olsun gibi gerekçelerle çocukların avret yerlerini açtırmaktadırlar. Ve hatta bazı büyükler çocukları severken mahrem yerlerine vurarak seviyor. Bütün bunlar çocukların mahremiyeti öğrenmeleri açısından yanlış davranışlardır. Çocuk hassasiyeti öğrenemez ve yakınları tarafından iyi niyetli olarak avret yerlerinin sevildiğini görürse, özel bölgelerinin de sevilebileceğini, dokunulabileceğini zanneder. Bu şekilde de kötü niyetli kişilerin istismarlarına karşı koyamayabilir.

Ebeveynler, kendileri giyinirken ayrı bir odada giyinmeli ve çocukların da üstlerini değiştirirken başkaları görmeyecek şekilde hareket etmeleri sağlanmalıdır. Anne-baba ev içinde bile olsa, birbirleriyle davranışlarında ve tabii ki kıyafetlerinde dikkat etmeliler. Aynı şekilde çocuklar da 4 yaşından itibaren ev içinde ve dışında çıplak bırakılmamalıdır.

Nur Suresi’nde belirtilen evlere izinsiz girme yasağı konusunda Hz. Peygamber de bazı ikazlarda bulunmuştur. Bu konuda Enes (r.a) anlatıyor: “Ben peygamberin hizmetçisi idim. İzin istemeden yanına giriyordum. Bir gün geldiğimde peygamber şöyle buyurdu: Olduğun yerde dur yavrucuğum! Çünkü senden sonra bir gelişme oldu, hicap ayeti geldi. Bundan böyle asla izinsiz girme. “

Mahremiyet konusunda dikkat edilmesi gereken bir başka uygulama da  çocukların yataklarının ayrılma hususudur. Uzmanlara göre çocukların yatakları 2-3 yaşından itibaren ayrılmalıdır. Erkek erkeğe veya kız kıza da olsa aynı yorganı örterek yatmamaları istenmiştir.

Bütün bunların dışında çocuklara kazandırılacak ilk beceri konuşma eğitimidir. Müslüman’ın konuştuğu dili düzgün yani kurallara uygun konuşması sünnettir. Konuşma ile ilgili öğrenilmesi gereken asıl ve önemli husus; dil ile yapılan haramlardan kaçınmaktır. Yani dil ile işlenen günahlardan uzak durmaktır.( yalan, gıybet, dalkavukluk, boş sözler, gereksiz tartışmalar, lanetlemeler vb.)

Dini bilgi olarak da çocuklara ilk olarak iman esasları öğretilmelidir. Hz. Muhammed (sas): “Çocuklarınıza ilk olarak la ilâhe illallahı öğretin . Ölüm anında da la ilahe illallah söylemelerini telkin edin.” demiştir. Namazın dinin direği olduğu ve namaz öğretimi üzerinde de durmak gerekiyor. Namazın öğretilmesi yanında namaz kılacak kadar Kur’an’ın da öğretilmesi gerekiyor.

 

MELEK BELLİBAŞ

Bu yazı toplam 326 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Genç Diriliş Dergisi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.